8 Eylül 2011 Perşembe

SONbahar

Eylül ayı bir SONbahar ayı olsa da hayatımızdaki bir çok şeyin başlangıcını ifade eder. Okullar bu ayda açılır, diziler yeni sezona bu ayda başlar, haber spikerleri kavruk yüzleriyle ekranda bu ayda belirmeye başlar, meclis bu ay sonunda açılır, adli tatil bu ayda biter vs. Benim başlangıcım da bu ay başlayacağım askerlik vazifemdir.  
Tüm bunları bir kenara bırakırsak geçmişteki başlangıçların aksine Spor Toto Süper Ligi bu yıl bu ayda başlayacak. Bunun en önemli nedeni 3 Temmuzda başlayan operasyonlar ve uzantılarıdır diğer sebebi ise mevsimin getirmiş olduğu hava sıcaklığıdır. Geçmiş yıllarda transfer döneminde bir heyecan olurdu adı geçen futbolcular üzerinden araştırma yapardım, internete düşmüş videolarını izlerdim hatta bahsi geçen oyuncunun gelmesi halinde takımımdaki ideal kadro dizilişinin ne olacağını planlardım. Ya şimdi? Hepsi bir çırpıda bitti ne heyecan ne merak ne de istek hak getire! Maddi manevi her türlü desteği verdiğim kulübümün kapalı kapılar ardında ne gibi işlere alet olduğunu medya aracılığıyla yayın yasağı gelene kadar dinledim. Dinledikçe görmezden gelmek istedim olmadı çünkü bu durum öyle kolayca yutabileceğim bir durum değildi, yutamadım. Bu olayların ardından karşı tepki olarak taraftarın yaptığı hiçbir eyleme destek olmadım aksine bir kenara geçip bilen bilmeyen herkesin dediklerini dinledim ve dayanma gücümün artık bittiğini hissettim.
Şikeye karışmış olup olmaması şuanda zerre kadar umrumda değil ben 3 temmuzdan bu yana takımımın adını elalemin diline düşürenlere, düşenin dostu olmazı oynayan spor yorumcularının dönek yorumlarına maruz bırakanlara sitemim var. Ben de biliyorum Gökhan Gönül'ün, Alex'in ve Mehmet Topuz'un akıttıkları terlerin helal olduğunu ancak şu 2 aydaki gelişmeler beni takımımdan da futboldan da soğutmaya yetti. Spordan da uzaklaşmamak için taraftar kimliğimi kangren olmuş yerinden söküp attım.
İşte Eylül ayında birçok şey başlarken benim takımıma olan taraftarlık duygularımın yok edildiği bir zaman olarak daima hatırlayacağım! Emeği geçenlere teşekkürlerimi bir borç bilirim! 

Yine, Yeni, Yeniden

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Blog erişimi kapandı, açıldı, tekrar kapandı derken yaklaşık 10 aylık bir kopma yaşadım. Ancak askerliğim süresince vakit bulduğumda burada yazmaya devam edeceğim. Saygılar efenim..

25 Kasım 2010 Perşembe

El Clasico


Adeta tüm dünya nefesini tuttu ve formda iki takımın büyük mücadelesini bekliyor. Maçın Pazartesi gününe alınması biraz da olsa yerel derbilerimizden biri olan GS-BJK maçının önemini yitirmesini engelledi. Ancak bir sporsever olarak Pazartesi günü izleyeceklerim bu haftalık ihtiyacım olan futbol besinimi fazlasıyla karşılayacaktır.
Haydi o zaman geri sayım başlasın.
Messi mi Ronaldo mu?
Puyol mu Carvalho mu?
Villa mı Benzema mı?
Iniesta mı? Xabi Alonso mu?
Alves mi Ramos mu?
Maxvell mi Marcelo mu?
Guardiola mı Mourinho mu?

Türk futbolu mu Avrupa mı?

Şimdiden iyi seyirler;)

28 Ekim 2010 Perşembe

29 Ekim

Cumhuriyetimizin 87. yılını coşkuyla kutluyoruz. Bugünlere gelmemizi sağlayan şehitlerimizi, gazilerimizi saygıyla anıyoruz!

30 Eylül 2010 Perşembe

ManU

ManU ile kupa almak kadar zevkli bir şey olabilir mi ya? Can sıkıntımı geçirmenin bir numaralı yolu budur abi! =)

15 Eylül 2010 Çarşamba

Ne güzel demiş Necip Fazıl

BEKLENEN 

Ne hasta bekler sabahı, 
Ne taze ölüyü mezar. 
Ne de şeytan, bir günahı, 
Seni beklediğim kadar.


Beklemekten sıkılanlara ve beklemekten başka çaresi olmayan dostlara gelsin bu dörtlük. Size bir öneri: Beklemeyin ve sizi bekletenlere inat arayışlara girin. Mutlaka bir çıkar yolu olacak, olmalı. Eminim!

31 Ağustos 2010 Salı

Bekleyiş

Bekleyişlere vermişiz kendimizi, sonunu bilmediğimiz bir zaman tünelindeyiz. Kim derdi ki 10 Temmuz'da KPSS'den çıkınca önümüze yığılan günlerin geçtikçe bekleyişin ters orantılı olarak artacağını? Nihayet dün akşam saatlerinde öğretmen atamaları ileride oluşabilecek karışıklığı önlemek adına ertelendi. Haksız yere yüksek puan alıp atanmayı bekleyen adaylara vurulan bir darbe olmakla beraber emek verip istediği puanı alan ve atama bekleyen adaylara da  soğuk duş etkisi yaşatmıştır. Asıl önemli olan bundan sonraki süreci ÖSYM MEB ve YÖK'ün nasıl yöneteceğidir. Henüz kesin olarak "kopya delili" bulunamadığı söylenmekle beraber bu seneki sonuçların gösterdiği istatistiki bilgiler kafaları karıştırmaktadır. Bunun yanında Türk Eğitim Sen Başkanı Koncuk'un iddialı açıklamaları medyanın kullandığı en önemli malzeme haline gelmiştir. Tüm bu karışık ortamı ise çözmek Türk adaletine ve savcılarına kalmıştır. Cumhurbaşkanı da bu konudaki hassasiyetini göstermiş ve DDK'yı bu işi incelemesi için görevlendirmiştir. Peki tüm bu karmaşa içerisinde olası sonuçlar neler olabilir?

1) YÖK'ün açıkladığı şüpheli 3227 kişi üzerinde yapılan araştırmalarda kopya çektiği ispatlanan adayların sınavı iptal edilir ve yeniden bir puan hesaplamasından sonra atamalar gerçekleşir. (Kopya çeken adayların tam anlamıyla temizlenip temizlenmediği üzerinde birçok tartışma olur ve kamuoyunu tatmin etmek güçleşir.) 
2) Kopya çektiği belirlenen adaylar doğrudan sıralama listesinden çıkarılır ve puan hesabına gidilmeksizin atamalar gerçekleşir.( Bu durumda istatistiki değişimlerden oluşabilecek farklar gözardı edilmiş olur hak tam anlamıyla yerini bulmaz.)
3) Yapılan incelemeler sonucunda kesin bir delile ulaşılamadığı açıklanır ve atamalar hemen yapılır. ( İçinde bulunulan kaos ortamını bu seçenek kesinlikle tatmin etmez ve insanların devlete olan güveni azalır. Bundan sonraki yapılacak sınavlar için adaylarda psikolojik bir güvensizlik durumu oluşur.)
4) KPSS 2010 tamamen iptal edilir ve öğretmen atamaları yeni yapılacak sınavla belirlenir. (Toplumun büyük bir kesimini memnun etmekle beraber sınavda iyi yapmış ve atanması muhtemel adaylar için hayal kırıklığı olur. Sınav günü performansı iyi olan ve başaran adaylar için bir sonraki sınavda aynı performansı gösteremeyeceği korkusu oluşur. Kopya iddiaları kesinleşmiş olur ve toplum soruları alan ve sızdıranların aydınlatılmadığı sürece bir sonraki sınavlar için aynı güvensizliği yaşamaya devam eder.)

Gerçekten çok dikkatli kararlar erilmesi gereken bir süreçten geçiyoruz. Yetkililerin işi çok zor ama herkes işini iyi yapıp bu durumu önleyecek tedbirleri almalıydı. Umarım bu karışıklığa son verecek olan yaptırımlar büyük bir çoğunluğu tatmin eder. (Herkesi tatmin edecek bir çözüm aklıma gelmediği için artık çoğunluk hesabı yapıyorum, belki beni yanıltacak bir uygulama gerçekleşir.)

Bizlere düşen ise beklemek ve sabretmek.
Saygılar efendim.;)