30 Mart 2010 Salı

Derbinin Ardından

Mart ayının sonları olmasına rağmen hava halen kıştan kalma günler yaşatıyordu bize. Derbiyi arkadaşımın ablasının davet ettiği güzel bir akşam yemeği sonrasında Galatasaraylı eniştesi ve çoğunluğu Beşiktaşlılarla dolu bir evde izledim. Beraberlik demek Beşiktaşlıların sevinmesi demekti bu yüzden maç berabere giderken yüzlerindeki gülümsemeyi görebiliyordum. Ta ki ikinci yarı oyunun artık iyice zevksiz hale gelip kilitlendiği anlardan birinde "hayatında kaç kere öyle bir şut sonucu gol bulduğu tartışılacak olan ve geçen haftalarda Kadıköy'de taraftarlarca ıslıklanan" Selçuk Şahin Leo Franko'ya "Ne o Franko? " demesiyle "Goooolllll" diye bağırıp zıplamam bir oldu.
Golün ardından yine beklendiği gibi Fenerbahçe'nin istediği skoru da elde etmesiyle geriye daha güvenli şekilde yaslanması ve Galatasaray'ın beklenmedik derecede üretken olamayışı maçın bu sonuçla bitmesini sağladı. Aslında fazla gol pozisyonu yok ancak yanlış kaldırılan ya da kaldırılmayan ofsayt bayrakları, verilmeyen penaltı pozisyonu ve yanlış sarı kart kararları maçın sonucuna bir şekilde olsa etki etmiştir. Ancak Volkan'ın maçın son anlarında Keita'nın volesine uçarak yaptığı kurtarış maçın kaderini tayin etti. Volkan bu ya, oynadığı harika oyunu tam galibiyetle kutlamaya hazırlanırken ve bence maçın adamı olmaya hak kazanmışken Galatasaraylı futbolculara yaptığı yakışık almayan davranış başta beni ve umarım çoğunlukta olan tüm  Fenerbahçelileri üzmüştür.
Maçın "münferit" sayılacak bir su bardağı atılması dışında herhangi üzücü, yaralayıcı bir olay olmadan kapanmış olması merhum Başkan Özhan Canaydın'ın anısına olan saygıdan dolayı olduğunu düşünüyorum. Umarım bundan sonra da bu ortam tüm statlarımızda olur ve rakibimizi ne olursa olsun alkışlamayı başarabilmeliyiz. Bunun başlangıcını Galatasaraylı taraftarlar Fenerbahçe takımı sahaya pankartla çıkarken başlatmışlardır, devamını getirdikleri gün ise gerçekten en büyük övgüyü hak edeceklerdir diye düşünüyorum.
Son olarak da Galatasaray'a geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Hıncal Uluç'un Fenerbahçe-Galatasaray derbisi hakkındaki şu yorumuyla yazımı bitiriyorum:
"Fenerbahçe favori ise Fenerbahçe kazanır.
Hem Fenerbahçe hem Galatasaray favori ise Fenerbahçe kazanır.
İkisi de favori değilse Fenerbahçe kazanır.
Galatasaray favori ise Galatasaray belki kazanır."

27 Mart 2010 Cumartesi

Ezeli Rekabet

Milyonların beklediği derbi geldi, çattı. Bu sefer iki takım da diken üstünde. Kaybeden lige havlu atacak durumda, tıpkı geçen yıl olduğu gibi. Geçen sene yaşanan o talihsiz olaylardan iki taraf da ders almış gibi görünüyor, umarım Merhum Başkan Özhan Canaydın'ın gösterdiği fair play ruhu yarın sahada tüm futbolcular ve taraftarlarda olur ve derbi adına yakışır bir mücadeleye sahne olur.
Fenerbahçe-Galatasaray maçları 101 yıllık büyük bir geçmiş ve öneme sahip olmuştur. Hiç kuşkusuz ülkenin heyecanla beklediği en önemli spor karşılaşmasıdır. Bakalım geçmişte bu maçlarda iki takıma yakışan davranışlar sergilenmiş. Spor tarihçilerinin derlemelerine göre, ezeli rakiplerin birbirleriyle yapacakları bir maç öncesinde, Fenerbahçe Başkaptanı Galip Kulaksızoğlu, Galatasaraylılara, “Oberle kardeşler hasta, Hasan da sakatlanmış. Sizi karşımızda eksik kadroyla görmek istemiyoruz. Dilerseniz maçı erteleyelim” diye haber göndererek, maçın ertelenebileceğini iletti. Fenerbahçe'nin bu önerisini kabul eden Galatasaray, oyuncuların iyileşmesinden sonra, 20 Ekim 1914'te yaptığı erteleme maçında sarı-lacivertli rakibini 6-1 yendi.
Tam 101 yıllık ezeli rekabette ilk golü Galatasaraylı futbolcu Emin Bülent Serdaroğlu attı.
17 Ocak 1909 tarihinde ''Papazın Çayırı'' olarak adlandırılan yerde yapılan ilk maçı2-0 kazanan Galatasarayezeli rakibinden ilk 7 maçta gol bile yemedi. Ezeli rekabette son golü ise 25 Ekim 2009 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda yapılan ve 3-1 Fenerbahçe'nin kazandığı lig maçında Fenerbahçeli 
Daniel Gonzalez Güiza kaydetti.
Fenerbahçe, Galatasaray karşısında ilk golü ve galibiyetiezeli rekabetteki 8. randevuda elde etti.4 Ocak 1914 tarihinde Union Club sahasında yapılan İstanbul Ligi maçını 4-2kazanan Fenerbahçe, böylece ezeli rakibi karşısında yaklaşık 5 yıl süren suskunluğuna da son vermiş oldu.Sarı-lacivertli takım adına Galatasaray'a tarihteki ilk golü ise Hasan Kamil Sporelattı.
Aynı kaynaklara göre, ezeli rekabetin yeni başladığı dönemlerde Galatasaray ile Fenerbahçe sporcuları ortak kiraladıkları bir evde kalıyorlar ve beraber ava çıkıyorlardı.İki takım sporcuları geceleri bir araya gelerek sohbet ediyorlardı. Yine bir gece sohbetin koyulaştığı sırada Galatasaray'dan Ali Sami Yen, Fenerbahçelileri, “Said, yarın bizimle maçınız var. Git yat ve dinlen” diye uyardı.
Ezeli rakipler arasında 17 Kasım 1922'de yapılan maç öncesinde de ilginç bir durum yaşandı.
Bu tarihte Kadıköy'de ezeli rakiplerin maçı vardı. Maç öncesinde günlerce yağan yağmur sahayı adeta göle getirmişti. Fenerbahçe Başkaptanı Galip Kulaksızoğlu, Galatasaray Kulübü'ne telefon ederek, “Saha çok kötü, maçı erteleyelim” dedi. Galatasaray Başkaptanı Necip Şahin, bunun üzerine, “Anamız bizi bugün için doğurdu. Galip Bey, gelip maçı oynayacağız” diye yanıtladı. Galatasaray, Kadıköy'e gelip maça çıktı ve Fenerbahçe karşılaşmayı 3-0 kazandı.
Ezeli rakiplerin kuruluşlarının ilk yıllarında birleşme durumlarının bile ortaya çıktığı, hatta iki kulüp başkanının ortak takım kurma konusunda anlaştıkları iddia edildi.
Galatasaray Kulübü'nün resmi yayın organı Galatasaray Dergisi'nin Şubat 2003 sayısında, Adnan Işık'ın belgelere dayandırarak verdiği haberde, 1912 yılında Galatasaray Kulübü Başkanı Ali Sami Yen ile Fenerbahçe Kulübü Başkanı Hulusi Bey'in ortak imzayla kayıt altına aldıkları belgenin, birleşmeseler dahi, 2 kulübün yabancılara karşı “ortak bir takım” kurma konusunda anlaştıklarını, hatta tüzüğü bile hazırladıklarını gösterdiği kaydedildi.
Ezeli rakiplerin 23 Ocak 1925 tarihinde Taksim Stadı'nda yaptıkları Vatan Gazetesi Kupası maçında ilginç bir olay yaşandı.Fenerbahçe'nin kazandığı penaltı sonrası, atış öncesinde stadın büyük balkon kısmı çöktü. Fenerbahçeli Cafer Çağatay, bu gelişme üzerine penaltı atışında topu bilerek kaleci Ulvi Yanal'a teslim etti.
Fenerbahçe ile Galatasaray, 1934 yılında Türkiye'ye davet ettikleri yabancı takımlarla birer kez hazırlık maçı yaptıktan sonra, üçüncü maçı “Fenerbahçe-Galatasaray Karması” şeklinde oynadılar. Bu karmanın forması ise iki kulübün renklerinin karışımı olan lacivert, sarı ve kırmızıdan oluştu.
Sarı-kırmızılı ekibin 6 Kasım 2002'de, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda ezeli rakibine 6-0'lık yenilgiyle tarihi hezimete uğradığı maçta, başkanlık sıfatıyla ilk Fenerbahçe derbisini izleyen Galatasaray Kulübü Başkanı Özhan Canaydın'ın, rakibinin attığı golleri alkışlayarak Fenerbahçeli yöneticileri kutlaması, maça damgasını vurdu.

21 Mart 2010 Pazar

Yorumsuz


Aynı yer, aynı hareket.. Birisi penaltı diğeri devam..Yorum yok.

20 Mart 2010 Cumartesi

Sonunda



Bunca baskıya, dalga geçilmesine, gol kaçırma videolarının tıklama rekorları kırmasına inat kalitesini gösteren bir vuruşla attığı gol şunu göstermiştir ki sorun ilerde oynayan çoğu zaman yalnız kalan Guiza'da değildir. Fenerbahçe takımı "takım" olarak vardır "takım" olarak eleştirilmelidir. 
Guiza!! Attığın golle, akıttığın gözyaşlarınla ve kaçırdığın net pozisyonlarınla sen bu takımın bir parçasısın. Akıttığın teri, gösterdiğin çabayı herkes biliyor. Seviyoruz seni..

Sanatçılar ve Açılım

Geçtiğimiz ay müzik dünyasından sanatçı, yapımcı ve bestecilerle "demokratik açılım" üzerine yapılan kahvaltı bu sefer yine aynı yerde (Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi) sinema ve sanat dünyasının önde gelen isimleriyle yapıldı. Yapılan bu toplantıya gidenleri, gitmeyenleri, çağrılmayanları konuşmak istemiyorum. Biraz magazin kısmına kaydığını düşünüyorum açıkçası. Asıl üzerine değinmek istediğim nokta ise böyle önemli bir süreç hakkında hükümetin yaptığı ülkenin her kesiminden kişilere bu süreci aktarma biçimidir. Açılıma sürecine karşı olabilirsiniz ya da destek verebilirsiniz. Bu herkesin kendi iradesidir. Ancak hükümet böyle hassas konuda kararını vermiştir ve arkasında güçlü durabilmek, süreci her kesime aktarabilmek için kişiler, kurumlar, partiler gözetmeden her kapıyı çalmaktadır. Ben şu yaşıma kadar gördüğüm hiçbir hükümet muhattabını bu şekilde göstermemişti. İlk defa böyle önemli bir konuda kararlı bir yönetim gördüğüm için bunları paylaşmak istedim. 
Biliyorum ki yine ağır eleştiriler olacak. Toplantıya çağrılmayanlar, ya da çağrılıp da gelmeyenler bir şekilde tepkilerini söyleyeceklerdir. Haklı oldukları yerler de vardır ancak bu durum hükümetin bu çabasını perdelemeye yetmemeli diye düşünüyorum.

Merman and mermaid

Çoğu arkadaşım ilk adımın Mustafa olduğunu bilmez. İki ismimi de aynı anda kullanmak uzun olduğu için kısaca "Merman" yazarım genelde. Ancak; "Merman" kelimesi ile ilgili öğrendiğim bir gerçeği paylaşmak istiyorum. Meğerse "deniz erkeği" imiş benim "Merman" hatta  deniz kızı da "mermaid" imiş. Bu konuda kendimi ayıpladım ne yalan söyleyeyim :) İlginçtir hiçbir yerde de karşıma çıkmamıştı. Aşağıda da wikipedia'dan aldığım tanımı veriyorum:
"Merman is mythical male legendary creature who are human male from the waist up and fish-like from the waist down. It is less commonly known than their female counterparts, mermaids."
Yukarıya ise David Delamare tarafından yapılan "merman and mermaid" resmini koymak istedim. Baktıkça bu önemli ayrıntıyı nasıl kaçırdığımı görmek istiyorum. 
Deniz erkeğinden sevgilerle efenim:)

Aytaç DURArtıK

Sağ partilerde başladığı siyaset maratonunun son durağı MHP'ydi Aytaç Durak'ın. Ancak Bahçeli' nin son dakika açıklamalarıyla istifasını vermek zorunda kaldı. 4 dönemdir Adana Büyükşehir Başkanı olan Durak yolsuzluk iddiaları karşısında kayıtsız kalamayıp her şey ortaya çıkana kadar bu kararı aldığını söylemiştir. Yine bir soru üzerine "2 milyar dolar servetim olduğundan bahsediliyor ama 40 milyon ancak vardır, o da eşimin ailesinden miras kaldı, ne yapayım eşimin ailesi zenginse" gibi bir cevap vermiştir. Bununla birlikte belediye meclisinde geçen tehdit ve şantaj içeren 4 dklık bir ses kaydından bahsedilmektedir. Bu kaydın yolsuzluk yapılması ile bağlantılı olduğu söylenmektedir. Tabiki bunların cevabı savcılık soruşturması sonucunda açığa kavuşacaktır, ne yorum yapsak bir boşluk kalacak ancak şunu söyleyebilirim ki bu ne koltuk sevdası, ne güç ve ne hakimiyettir? Sen tüm partileri gez, anlaşamayınca istifa et, vazgeçilmez gibi muamele görmek iste, her zaman el üstünde tutul ve insanları buna inandır her seçim döneminde. Nereye kadar gidecek bu yol merak ediyorum. Deniz Baykal bir sonraki yerel seçimlerde Aytaç Durak'ı CHP'den aday gösterirse hiç şaşırmayacağım artık. Nasılsa zihniyet aynı, koltuklarına sıkı sıkı sarılanlar aynı ve her seferinde bunları göre göre oy verenler aynı.

Sarı Melekler

Bir spor kulübünün başarısı tüm spor branşlarında aldığı başarılarla ölçülmesi gerekir diye düşünüyorum. Bizim medyamız futbol dışındaki spor branşlarına "biraz" uzak olsa da Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol takımının Avrupa'da dörtlü finale kalmasını bir süre de olsa manşetlere taşımıştır. Bu anlamda bir spor taraftarı olarak Sarı Melekler'i canı gönülden kutluyorum ve kupayı alıp ülkemize getirmelerini istiyorum. Belki futbol gibi 321 milyon dolar "piyasa payı" çekemeyebilir ama o seviyelere gelmesi yolunda bir adım olur, hoş olmaz mı? 

19 Mart 2010 Cuma

TFF ve Eyyamcılık

Ve beklenen karar açıklandı. TFF, İstanbul B.B-Diyarbakırspor maçının 86. dakikasında taraftarların sahaya girip maçın oynanmasına müdahale etmesi sonucu  maçın 1-0 İBB lehine galip olarak bitmesine karar verdi. Halbuki bakınız ne diyor yönetmelik:
b) seyircilerin taskın ve edebe aykırı hareketleri ile birlikte müsabakaya müdahaleleri sonucunda müsabakaya devam edilmesi olanağının kalmaması, hallerinde müsabakayı tatil ettiğini ilan eder. Bu hallerde tff yönetim kurulu, ihlali gerçeklestiren takımlardan birinin veya her ikisinin hükmen yenik sayılmasına ve ayrıca olayın durumuna göre galibiyet halinde verilen puan kadar puan tenziline karar verebilir. eğer müsabaka eleme usulüne göre düzenlenmisse, takım bu müsabakalardan ihraç edilir ve ertesi yıl aynı mahiyetteki müsabakalara katılamaz. play-off sisteminde oynanan müsabakalarda ertesi yıl aynı mahiyetteki müsabakalara katılamama kararı verilemez."
Bu karar bana gösterdi ki bu ülkede ne yazık ki birden fazla hukuk varmış. Diyarbakırspor'un durumu ne olursa olsun eğer maç bu şekilde sonlanmışsa hükmen yenik sayıp ligden düşürülmeliydi. Bu karar üzerinden aklıma takılan şeyi sizlere sormak istiyorum: 
A takımı B takımı ile maç yapıyor olsun. A takımı gol atıp öne geçtikten sonra bazı taraftarlarını B takım tribününden  sahaya sokup maçı tatil ettirirse ne olacak? A takımı her zaman galip mi sayılacak yoksa B takımı hükmen yenik mi sayılacak? Ya bu maç şampiyonluk maçıysa? Oynanmayan dakikalar bir süre sonra tekrar mı oynatılacak?
Yorum size kalmış. Hukuk emsal teşkil eder bir yapıdadır ve durumlara göre değil yasalara göre karar verir.

18 Mart 2010 Perşembe

Güzel bir başlangıç

Herkese selamlar, 18 Mart'ta bu yeri açmaktan çok mutluyum. İlk yorumumda Çanakkale'de tüm dünyaya meydan okuyan kahraman askerlerimiz ve onların bitmez tükenmez vatan aşkını bir kez daha anmak istedim. Ruhları şad olsun.