Hani öyle şeyler vardır ya hiç sonu gelsin istemezsin ancak bu şeyler eninde sonunda biter, iste öyle güzel şeysin sen tatil! Bahar tatili sağolsun 10 günlük bir nefes alma fırsatı verdi ancak ne yazık ki bitmek üzere. Bu sene son bahar tatilimi diğer 4 yıla nispeten daha verimli geçirdim. Karpuz kabuğu daha denize düşmese de biz denizin de sahilin de o güzel kokusunu içimize çektik 4 gün boyunca. Sezon öncesi tatil beklediğimden çok çok güzeldi. Yaz artık İstanbul'a da gelsin artık.!!
29 Nisan 2010 Perşembe
19 Nisan 2010 Pazartesi
Gölgelenmiş Galibiyet
Ne güzel de başlamıştık ilk 15 dakika. Rakip 8 defansla beraberlik kollarken 3 tane pozisyondan sadece birini Alex'in muhteşem vuruşuyla değerlendirdik ve bir anda öne geçmiştik. İlk yarıyı da kontrolümüzde tutup maçı her zamanki gibi kilitleyecektik. Ta ki ikinci yarı fiziksel olarak düştüğümüz 15 dakika içinde pozisyon vermememize rağmen hakemin rakip lehine bir penaltıyı vermemesi ve takdir haklarını evsahibinden yana kullanması sahayı ve "uyuyan" rakibi uyandırıverdi. Bir anda baskıyı yedik ve gereksiz top kaybıyla 3 e 1 yakalandık penaltı yaptık. Penaltı atışından önce ise Bilica hiç yakışmayacak bir davranışla penaltı noktasını eşeledi.
Şu güzel başlayan futbol akşamı ve galibiyetimiz böyle bir hakem ve şöyle bir davranışla anılacak olması beni gerçekten üzüyor. Beni üzüyor çünkü karşımızda bizi 2 gün maç sürse de yenemeyecek bir takım vardı ama hakem katlettiği maç sayesinde galibiyetimiz gölgelendi. Ben yine de dün spor kuralları içinde formasını ıslatan tüm oyuncularımızın emeğini görmezden gelemem. Tüm camiaya bu hareketin mal edilmesini ve galibiyetin gölgelenmesini asla kabul edemem. Haa şu da bi gerçek, yendik ama hala lider değiliz ve hala Bursaspor şampiyonluğa bizden daha yakın..Daha fazla yazacak bir şey bulamadım maçla ilgili. Pozisyonları zaten herkes uzman kesilmiş tartışıyor ben sadece en net gördüğüm 2 noktayı belirttim.
14 Nisan 2010 Çarşamba
Assassin's Creed 2
Bugün bir oyun değerlendirmesi yapmak istiyorum. Bu oyun öyle bir oyun ki hiç ilk gördüğümde FPS olmaması sebebiyle oynamayı hiç düşünmediğim ama hikayeyi anlayınca başından kalkamayacağınız bir oyun. "Assassin Creed 2"
Serinin ilk oyunu ile başlamak hikayenin tümünü anlamak için şart gibi görünüyor. Zaten ilki yaklaşık 2 yıl önce satışa sunulmuş. İkicisi ise henüz 1-2 aylık ve grafik olarak ilkine oranla kaliteyi farkedebiliyorsunuz. Oyunun konusu ise bir "assassin" soyundan gelen gencin tıpkı Matrix'deki gibi labaratuvar ortamında makineye bağlanarak geçmişe yani atalarının yaşadığı yıllara gitmesi ve oradaki tüm sırları keşfetmeye çalışması. Serinin ikinci oyunu İtalya'nın çeşitli şehirlerinde geçmekte ve genlerimiz sayesinde ulaştığımız assassin'in yani oyundaki adı Ezio'nun İtalya'nın gizemli sokaklarında, yeraltındaki tapınaklarında, hocası Leonardo Da Vinci'nin yardımlarıyla tüm sırları çözmeye çalışmasını konu almaktadır. Aldığımız oyunlar hemen bitiyor diyenlerdenseniz eğer tüm görevleri yaptığınız takdirde uzun süre oynayacağınız ve zevk alacağınız oyundur kendileri. Korsan olarak indirdiyseniz oyun internete bağlı olarak oynanıyor ve server eğer Crackli olduğunu anlarsa direk kara listeye alınıyorsunuz ve beyaz ekran çıkıyor. Ev arkadaşım sabırsızlandı ve gidip orjinalini aldı bu yüzden sorunsuz oynanıyor bizde :) Okuduğum bazı forumlarda crack sorunun çözüldüğünü söyleyenler var yalnız yine de pek emin değilim oyunun ilerleyen safhalarında kilitlenip kilitlenmeyeceğinden. Orjinal oyuna para vermek istiyorsanız şuanda en doğru tercihin bu oyun olduğunu söyleyebilirim. Son olarak da şunu eklemek istiyorum ki savaş oyunu sevmeyen biri olabilirsiniz ancak oyunu oynarken göreceğiniz gibi kılıcınızı çekip savaşmak hiç bu kadar zevkli olamaz ve savaşmaktan öte hikayeyi çözme isteği bir anda sizi saracağından eminim.
Herkese iyi eğlenceler, sınav ve ödev zamanında uzak durun yeter ;)
8 Nisan 2010 Perşembe
Şampiyonluk Yarışı
Turkcell Süper Liginde son haftalara girilirken heyecan katsayısı artmaya devam ediyor. Genelde görmeye alıştığımız tek takımın ligi domine ettiği sezonlar artık çok uzaklarda kaldı. Şampiyonluk için 4 takım da birkaç puan arayla sıralanıyorlar.
Öncelikle Galatasaray'dan bahsetmek istiyorum. Lige bomba transferlerle ve birçok kesim tarafından tartışmasız en iyi kadroyu kurduğu belirtilen takım şu anda liderin 7 puan gerisine düşmüş durumda. Her ne kadar başlarındaki hoca kaliteli ve kariyerli olsa da Türkiye'de geçmişte de görüldüğü gibi sadece bunun yeterli olmadığı görülmektedir. Her Türk takımı önemli maçlar öncesi kamp yapmaya alışmıştır. Yoksa futbolcular maçlara zihinsel olarak yeterli derecede hazır olmamaktadır. Galatasaray'ın hocasının da kamp yapma prensibi olmadığı için sezon başından beri bu uygulamayı yapmamıştır. Yabancı oyuncuları ne kadar iyi olursa olsun Türk oyuncularla olan uyumu Galatasaray'ın başarıya ulaşmasında en etkili unsurdu ancak bunu çok iyi gerçekleştiremediler. Son haftalarda da Fenerbahçe ve Sivas maçlarından sonra matematiksel olarak hala şansları olsa da zihinsel olarak artık hedef olarak Şampiyonlar Ligine katılabilmeyi görüyorlar.
Beşiktaş'a baktığımızda ise sezon başı son derece kötü sonuçlar almasına rağmen Mustafa Denizli tecrübesini ve Türk futbolunu ne kadar iyi tanıdığını bizlere göstererek Beşiktaş'ı şampiyonluk potasında tutmaya devam ediyor. Hesabına göre artık puan kaybına tahammülleri yok ancak Fenerbahçe maçı olmamak şartıyla bir beraberliğin de Beşiktaş'a yetebileceğini düşünüyorum. Bu hafta Trabzonspor'u yenmeleri ise derbiye daha fazla özgüvenli çıkmalarını sağlayacaktır. Ancak, Fenerbahçe'ye yenildikleri anda isterlerse Trabzonspor maçından 3 puan almış olsunlar, nafile. Bir daha toparlayamazlar diye düşünüyorum.
Fenerbahçe ise deplasmanda ezeli rakibini sıkıcı ama akıllı bir futbolla yenmesini geçen hafta Kayserispor galibiyetini de ekleyerek taçlandırdı ve bu haftayı aç yapmadan 3 puanla kapatacak olması da takımın bir anda seri yapmasını sağladı. Ligde 5 maçtır kalesinde gol görmemesi de Daum'un artık açık futboldan vazgeçip Bilica ve Lugano'yu çakılı oynatarak kontra atak riskini sıfıra indirmesinden kaynaklanıyor. Moraller üst seviyede ve Türkiye Kupası yarı finalinde ilk maçın verdiği avantajlı sonucunu kullanarak Manisaspor'u derbi öncesi eleyerek derbiye moralli çıkmayı istiyor. Fenerbahçe'nin şampiyonluk formülü çok basit. Beşiktaş'ı haftaya yenmeli ve yarıştan kopartması lazım. Yani her şampiyon olduğu sene yaptığı gibi kendi işini başkalarına bırakmaması gerekiyor. Bursaspor'un ise zorlu Beşiktaş, Galatasaray ve Gençlerbirliği maçlarındaki olması muhtemel puan kaybını bekleyecek.
Son olarak da ligin lideri Bursaspor'a geçelim. Ertuğrul Sağlam'ın futbol bilgisini, üzerinde başkan ve taraftar baskısı olmadan sergilediği bir yerde neler yaptığını izlemekteyiz. Bursa gibi bir futbol şehrinin çok daha bu yerlerde bulunması gerektiğine inanıyorum. Geçen seneki Sivasspor'un aksine Bursaspor, futbolun göze hoş gelen tarafını yansıtarak buralara kadar gelmişlerdir. Beşiktaş ve Fenerbahçe'yi deplasmanda, Galatasaray'ı da kendi evlerinde yenmişlerdir. Olası ikili averajda bu 3 büyük takıma da üstünlük sağlayan bir liderdir. Ancak, son haftalarda oynayacakları zorlu maçlar ve cezalı oyuncuları onları bu rüyadan uyandırmaya yetecek midir göreceğiz. Şampiyonluğa şehir olarak hazırlar. Bursa'da boyacıların yeşil-beyaz boya stoklarının tükendiğini okudum bir haberde. Bursa'nın bu mücadelesini gören Türk kamuoyu da şimdiden onları şampiyon ilan etmeye başlamışlardır. Bu kritik noktada ayaklarının yere basması onları gerçek zafere götürecektir.
Sonuç olarak, her hafta heyecanla izlenecek ve sonuçlarıyla tekrar tekrar hesap kitap yapmaya başlayacağımız maçlar geldi. Bir Fenerbahçeli olarak bu hafta kendi takımım açısından rahatım ama rakiplerin maçlarını da aynı heyecanla izleyeceğim.
Şampiyonu "futbol topu"nun belirlemesi dileğiyle...
7 Nisan 2010 Çarşamba
2 Nisan 2010 Cuma
Arsenal-Barcelona
Yoğun geçen çarşamba günü sonrası gerçekten böyle bir maçı izlemeye ihtiyacım varmış dedirten bir maç oldu. Daha maç başlayalı 17 dk olmuştu ve ilk gelen istatistiklerde Barcelona'nın kaleye attığı 12 şuttan 7 sinin isabetli olduğunu söylüyordu. Nasıl bir başlangıçtı öyle? Bugüne kadar izlediğim hiçbir maçta bir deplasman takımı bu şekilde rakibini sürklase etmemişti. Rakibi de yakından tanıdığımız Arsene Wenger'in genç yıldızlarından kurulu, kendi sahasında özellikle rakiplere nefes aldırmayan bir tempoda oynayan Arsenal takımıydı. Almunia yerden kalkamazken Valdes'in adını daha duymamıştık bile.Bunun yanında Arsavin de zorunlu bir değişiklikle oyundan çıkmıştı.
İlk yarıda her şey vardı ama gol sesi çıkmamıştı. İkinci yarı ise başlar başlamaz Barcelona, defans arkasına İbrahimovic'in muhteşem bir koşuyla hareketlenmesi sonucu Almunia'yı çaresiz bırakan bir vuruşla öne geçti. Golün etkisini yeni yeni atlatan Arsenal yine aynı ilk golde olduğu gibi İbrahimovic'i unuttu ve maç bir anda 2-0 a geldi. Barcelona öyle paslaşıyordu ki bir ara dönüp arkadaşıma dedim ki " Ben olsam sinirden ayaklarına sert bir şekilde girip kırmızı kartı alırdım." Bu sırada Arsenen Wenger oyunu artık izlemeyi bıraktı ve 89 doğumlu Theo Walcott'u İngiliz Milli Takım teknik direktörü F. Capello 'nun bakışlarıyla oyuna aldı. Sağ kulvar bir anda hareketlenmişti ve tam da Maxwell nası tutacak bu çocuğu derken Theo cezayı kesiverdi ve Bendner'in harika pasıyla çaprazdan girip Valdes'i avladı. Golden sonra Barcelona yine oyunu elinde tutmayı istese de Arsenal'in etkili atakları korkutucuydu. Gallas Da yine zorunlu değişiklik sonucu çıkmıştı ve Arsenal'in oyuncu değiştirme hakkı yoktu. Dakikalar 83'ü gösterirken yandan gelen ortayı Bendner'in kafayla indirmesi sonucu top Barcelona'nın kendi evladı olan Fabregas'ın önünde kaldı. Bu sırada Puyol araya girmek isterken ayağını Fabregas'a taktı ve onu engelledi. Hakem tereddütsüz penaltı noktasını göstererek Puyol'u da saha dışına gönderdi.Penaltıyı gole çeviren Fabregas ise sakatlığının tekrar nüksetmesi sonucu kalan 10 dakikayı yürüyerek tamamladı.
Fabregas'ın sakatlığı için kimilerine göre ilahi adalet kimilerine göre ise şanssızlık olarak yorumlanıyor ancak gerçek olan Arsenal böyle mahkum olarak başladığı bir maçtan beraberlikle ayrılması bildi. Bu maçın ikinci ayağı İspanya'da olacak ve Arsenal bu maçtaki kadar şanslı olacak mı göreceğiz hep beraber. Puyol ve Pique'nin cezalı olmaları nasıl etkileyecek Barcelona'yı bu da ayrı merak konusu. 6 Nisanı dört gözle bekliyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)